Türk siyasetinin heykellerle sınavı

 

Toplumsal hafızanın bir eseri olarak… Peki, tarih ve kültürel değerlerin vücut bulmuş hali sayılabilecek bir heykel, aynı zamanda toplumsal tercihlerden ve kolektif bilinçten yoksun, siyasi iradenin keyfî kararlarıyla oluşmuş, rejimlerin ya da ideolojilerin sürdürülebilir bir var olma hikâyesinin de bir parçası olabilir mi?

Meclis’te heykel kavgası

Yıl 1975. Başbakan Süleyman Demirel, Hükümet ortağı Necmettin Erbakan ve Alparslan Türkeş. 1. Milliyetçi Cephe Hükümeti dönemi…  Siyaset henüz yapılmamış bir heykele takıldı. Ankara Valisi Durmuş Yalçın fena halde üzgün, sinirli sağa sola telefonlar açtı. Meclis’i aradı, bakanları buldu, Başbakan’a ulaştı. Belediye Başkanı Vedat Dalokay’dan şikâyetçi:

“Efendim, başkentimizin ortasına, heykel diktiriyor. Buna izin veremeyiz, bu heykelin Türklükle alakası yok.”

Hükümet ayaklandı: “Nasıl bir heykel ki bu! ‘Efendim; bir geyik var barışı temsil ediyor, bir kuş var özgürlüğü. Başka hayvanlar da var. M.Ö tarihin en eski uygarlığı… 1973’te şehrin amblemi seçilen Hitit Güneşi’nin heykeli. Olacak şey değil!’ Hükümet valiye hak verdi. Demirel “Doğrudur, Türklerden önceki bir döneme ait.”

Necmettin Erbakan “Ne Türkleri? İslamiyet öncesi bir döneme ait” diye Demirel’i düzeltti. Gereğini yapması için konu İçişleri Bakanı Korkut Özal’a bildirildi. O da anıtın yapımına karşı çıktı Kültür Bakanlığı devreye girdi “Bu heykelin bir sanat jürisi bile yok” diye sitem etti. Ama Ankara Belediye Başkanı kararlı o meydana o anıt heykel dikilecek! ‘Yaparsın, yapamazsın’ derken İşçiler heykelin yapıldığı alana yaya geçidi olmayan yerden geçmek zorunda kaldığı için polisler, polisler de cimlere bastığı için belediye ceza kesmeye başladı. Böylece Valilik ile Belediye arasında bir makbuz savaşı başladı. Üstelik coplu sopalı şiddete varan bir savaş. Putperestlik suçlamalarından, uygarlık düşmanlığına kadar karşılıklı bütün silahlar denendi. Karşılıklı restleşmeler, yıkmalar, tekrar dikmeler, polisli bekçili tuzaklar, coplu sopalı nöbetler…

Heykelin açılışına bir hafta kala 25 Ağustos 1978’de, heykeltraş Nusret Suman bir trafik kazasında hayatını kaybetti. Suman’ın ölümünden beş gün sonra da heykel bombalandı.  1994 yılında Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Melih 6 yıl heykeli kaldırmak için uğraştı. İki yüksek yargı organından Gökçek’in getirdiği amblemin Ankara’yı simgelemediği yönünde karar çıktı. 2019 yerel seçimlerden hemen sonra Ankara Belediyesi’nin ilk icraatlarından biri “Hitit Güneşi’ heykelini kaldırıldığı yere yeniden koymak oldu.

‘BİZ BÖYLE ATATÜRK İSTİYORUZ’

Sincan İlçe Kaymakamlığı bir Atatürk büstü yapılmasına karar verdi. Türkiye’nin sayılı heykeltıraşlarından Burhan Alkar’la görüşüldü. Kaymakam, elinde bir Atatürk maskıyla heykeltıraşın atölyesine gitti. “Biz böyle Atatürk istiyoruz,” dedi. Heykeltıraş Alkar, teklifi kabul etti. Yapımı altı ay süren heykel dört aşamadan geçerek onaylandı. Ancak kurul, açılışa az bir zaman kala heykeli görünce adeta çıldırdı. Kendisine bir demet lale veren kız çocuğuna kollarını açmış Atatürk gülümsüyordu! Kurul, “Bu yüz Atatürk’ün yüzü olamaz. Gülen Atatürk’e çelenk mi konur?” diyerek heykelin yüzünün derhal değiştirilmesini istedi. Burhan Alkar’dan beğenmedikleri heykelin parasını iade etmesini istediler. Böylece yıllarca sürecek “Sincan’da gülen Atatürk heykeli” davası başlamış oldu. Bu sırada Sincan Meydanı’nda bir başka heykeltıraşın, Tankut Öktem’in klasik, çatık kaşlı bir Atatürk heykeli yerini aldı.

İSMET İNÖNÜ 39 YIL BEKLEDİ

1940’ta açılan Taşlık Parkı girişine Atatürk’ün Cumhurbaşkanlığı’nda 13 yıl başbakanlık, 1938’de Atatürk’ün ölümünden sonra 12 yıl Cumhurbaşkanlığı yapmış bir devlet adamı olan İsmet İnönü’nün heykelini dikme kararı alındı. Taksim Meydanı’na bakan giriş merdivenlerinin üzerindeki bölüme yerleştirilecek olan heykele yapılan harcamalar eleştirildi. Atatürk heykelinden daha büyük bir İnönü heykeline tepkiler büyüdü. Heykel atölyede, kaidesi ise parkın girişinde öylece bekletildi. “Kamu alanlarında hayattaki kişilerin sadece isimleri değil, heykelleri de bulunmayacak” yönünde bir yasa çıkartıldı. Ve İnönü heykeli DP iktidarı döneminin bir numaralı konusu oldu.

İnönü’nün ölümünden beş gün sonra basın “İnönü’nün heykelini parçalanmış ve başsız olarak bulduk” ifadeleriyle heykeli manşete taşıdı. 1943’de yapımı tamamlanan İnönü heykeli 39 yıl sonra, 24 Temmuz 1982’de törenle açıldı. Hem İsmet İnönü’nün hem de heykeltıraş Rudolf heykelin açılışını görmeye ömürleri yetmedi.

‘Gözü tırmalamayacak’ bir kaidenin üstüne yerleştirildi

2012’de 12 Eylül Darbesi’nin sorumluları ile bu kişilerin emir ve talimatlarını uygulayanlar hakkında yapılan suç duyurularının ardından, Cumhurbaşkanı Kenan Evren ile eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Tahsin Şahinkaya yargılandı. Dava, iki ismin hayatını kaybetmesinin ardından düştü. 2013’te Alaşehir Belediye Başkanı Gökhan Karaçoban’dı. O da trafiği rahatlatmak amacıyla heykelin kaldırılacağını açıklayınca Alaşehir bir kez daha karıştı. Heykel eski yerinden on metre öteye, başkanın ifadesiyle “gözü tırmalamayacak” bir kaidenin üzerine “nostalji” olsun diye tekrar yerleştirildi.  – BİTTİ-

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir